Ana içeriğe atla

Yozgat yöresinde memorat

Yozgat Yöresinde Dilden Dile Söylenen Memoratlar

Dersimi almış da ediyor ezber 
Sürmeli gözlerin sürmeyi neyler 
Bu dert beni iflah etmez del eyler 
Benim dert çekmeye dermanım mı var .                                                                               
Yozgat denince akla ilk gelen Sürmeli Bey hikayesidir.Bu hikayeye göre ;Bozok  yaylasında otlayan sürülerden birine de Sürmeli Bey adında bir Türkmen yörüğü otlatırdı .Halk tarafından sevilenbu yanık sesli halk ozanı,elinde kavalı,sırtında sazı,Yozgat ‘ ta  Akdağmadeni ormanları içerisinde sürülerini otlatır ,bazen yüksek koruluğun eteğine  oturur ,bazen sazını çalar , bazen de kavalını öttürür.Gönlünün sultanını düşünür.O sultan ki güzelliği Bozok yaylasına yayılmış. Ahu gözlü,ay yüzlü bir dilberdir.Babası bir Türkmen Beyi imiş .Çok öfkeli ve kötü bir adamdı .Sürmeli Bey,ailesini salarak babasından sevdiğini istetir.Mağrur  adam ,kızını bir çobana vermek istemez .Sürmeli Bey ,bir türlü ağanın gönlünü yapamaz .Üzüntüsünden sürüsünü bırakır Sürmeli Bey ,sazını alır  ,Bozok yaylasının “ Beş çamlar ” mevkinde kendine mekan kurup aşkını sazı ,sözü ile dile getirmeye başlar. Bir müddet Sürmeli Bey ,kayıplara karışır.O gün bu gündür bir daha görülmemiştir.

Of  offf
Yozgat seni delik delik delik ,anam,delerim.
Kalbur olur, toprağını,anam,elerim
Vay vay anam sürmelim.

Eğer sürmelimi yitirirsem ,anam,
Koyun olur ,pesi sıra melerim…
Vay vay anam ,sürmelim…

Çamlığın Başında Tüter Bir Tütün (Ziyam) : 

At üstünde kuşlar gibi dönen yar
Gendi gidip ehbapları kalan yar ”
Nakaratlarıyla söylenen ziya türküsünün elbette yöremizde söylenen bir hikayesi vardır .Ziya yakışıklı bir delikanlıdır.Yozgat ’ın  Karacalar köyündendir .Aynı köyde fikriye  adlı bir kızı sever ve nişanlanır.Fikriye nin babası karacalar köyü imamı Ali hocadır.Ali hoca Kızıltepe köyüne imam olur .Ziya sık sık at sırtında fikriye yi  görmeye gider,iki tarafta birbirini sevmektedir.Ziya bir gün üşütür.Doktora gider ama fayda olmaz .Bir hafta için de ölür.Bir başka söylentiye göre ise ,Ziya at binmeyi çok seven yakışıklı bir gençtir.Ayrıca iyi cirit oynayan bir gençtir .İki  köy arasında oynanan cirit te attan düşer ve ölür.Fikriye de onun için bir ağıt yazar .Yozgat ‘ ta çok sevilen ve söylenen türküdür.

Çamlığın başında tüter bir tütün ;
Acı görmiyenin yürüğü bütün 
Ziya ‘nın atını pazara tutun
Gelen geçen ziyam ölmüş desinler.

At üstünde guşlar gibi dönen yar ,
Gendi gidip ehbapları kalan yar.

Benim yarim yaylalarda oturur
Ak elini soğuk suya batırır
Demedim mi yarim ben sana
Çok muhabbet tez ayrılık getirir.

     Hastane Önünde İncir Ağacı Hikayesi : 

Yozgat ‘ ta  dillerden düşmeyen ; Hastane önünde incir ağacı hikayesi vardır.Komşu kızı ile beşik kertmesi olan bir genç  , askerde hava değişikliğinden vereme tutulur..Kız tarafı gencin hastalığını öğrenir.Ne kendileri ne de kızı göstermezler.Genç mum gibi erimeye başlar.Gencin ailesi kız tarafına yalvarır,yakarır  ama nafile… Kız  tarafı  şart koşar önce tedavi olsun diye ,genç o gece İstanbul’a tedavi olmak için gider. O zamanlarda ince hastalık diye bilinen verem çaresiz olarak bilinirdi ve öyle idi . Genç hastanede yatar … yatar… Durumu daha da ağırlaşır.Gözü önünde annesi, nişanlısı,ailesi dolaşır.Gözü hastane bahçesinde ki ağacına takılarak ,zor güç beyitleri yazar.Bir ay geçmeden ölüm haberi gelir.Yazıp şapkasının içine koyduğu bu beyitleri ailesi bulur.

Hastane önünde incir ağacı anam ağacı 
Doktor bulamadı bana ilacı anam ağacı 
Baş tabip geliyo zehirden acı anam vay acı 
Garip kaldım yüreğime dert oldu 
Ellerin vatanı bana yurt oldu
Mezarımı kazın bayırdan düze 
Yönünü çevirin sıladan yüze 
Benden selam demeyin hayırsız kıza 
Gurbet elde garip kaldım ağlarım 
Ateş  aldım  yüreğim dağlarım 


Gelin Kayası Efsanesi: Yozgat’ taki Nohutlu tepesi ‘ nin arkasında bulunan cehrilik yakınlarında deveye binmiş geline benzeyen kayalar bulunmaktadır .Efsaneye göre ,köyün birinden gelin alayı gelmektedir . Eşkiyalar gelin alayını çevirip,erkekleri öldürürler.Eşkiyalar gelini ve damadı öldürmek üzereyken ,gelin ve damat ALLAH ‘ a dua ederler.duaları  kabul olur ve gelin, at, eşkiyalar ve develer oracıkta kaya olur.Damat ise kuş olup gökyüzüne uçuverir.Güzel gelinin ağlarken döktüğü yaşlar sel olur ve orada kırmızı lalecikler  bitmeye başlar .Zamanla bu laleler tüm tepeyi kaplar . Eğrice ’de ( mayısın ikinci haftasında) cehrilik laleleri kırmızı kırmızı açar ve beyaz güvercinler gökyüzünde süzülürler. Yozgat ‘taki avcılar buradaki güvercinleri kesinlikle avlamazlar.

Musa türküsü hikayesi: Dikir boğazının bir köyünde ,devlet toprakları verimli,insanları çalışkan olan bu köye bir koomperatif  yaptırıp başına da bir memur gönderir.Koomperatif ‘ in açılışı ile köye bir canlılık gelir .Köyün kızları katip ‘ i çok beğenir. O dönemlerde devlet memuru olmak itibarlıdır . Katip te çok yakışıklıdır.Köyün bütün kızları o geçerken onu seyreder . Köyün ağasının da Şefika adında güzel bir kızı varmış .Köylü ona şavga dermiş.Ama şavga musa’ yı diğerlerinin aksine  hiç önemsememiş .Şavga bir gün çeşmeye gitmiş .Musa ile karşı karşıya gelmiş .Ve birbirlerine aşık olmuşlar.Şavga ile karşılaşmasından sonra musa hep onu düşünür olmuş .Aşklarını açıklayacak yer ve zaman bulamamışlar.Kulaktan kulağa bu aşk duyulur. Musa köyün ileri gelenlerini şavga ’ yı  istetmek üzere gönderir.Tüm aracılar şavga ‘nın babasını yola getirememişler .Sonunda benim gurbete verecek kızım yok diye kestirip atmış .Musa’ nın da tayinini başka bir yere çıkartmış .Şavga yalvarmış ,yakarmış ailesine ama nafile ve şavga’nın dilinden bir ağıt dökülür. Okuma yazma bilenler tarafından not  edilir. Musa arkasından söylenen ağıtları duymuş.Bu tarihten sonra Musa ‘nın ağıtı  dilden dile geçer olmuş.

Bal koydum bal tasına 
Havlunun ortasına
Şavga kekil kestirmiş
Musa nın sevdasına

Çift güvercin uçtu mu?
Gün avluya düştü  mü ? 
Kurban olduğum musa 
Gönlün benden geçti mi?

Arzu  İle  Kamber Hikayesi  :İlçemiz de dilden dile dolaşan Arzu ile Kamber vardır. Bu hikayeye göre ;Arzu ile kamber birbirini seven iki gençtir.Ne yapsalar kavuşamazlar.Bir gün  birlikte kaçmaya karar verirler. Ama peşlerine düşerler.Arzu ile Kamber ALLAH ‘ a dua ederler . ve oracıkta taş olurlar  . Aileleri ne kadar arasalar da bulamazlar . Arzu ile Kamber ilçemiz de bir dağ da taş olurlar .İki kaya yan yana durur .ilçemizde bulunan tüm topraklar kahverengi  iken  sadece o bölgede toprak  kırmızıdır.


KAYNAKÇA:
 NİNNİ  VE  DÜZGÜ  KONULARINDA :  DOĞAN  KAYA” ANONİM   HALK  ŞİİRİ  “Kitabı baş ucu kitabı olmuştur.
YOZGAT ’LA  İLGİLİ ; Ninni , Özlü  ve Ölçülü  Söz, Yöreye özgü Deyim, Atasözü ,Nükteli söz  ve  Memorantlar:Yozgat Valisi ; tafından çıkartılan YOZGAT  adlı  kitaptan yararlanılmıştır.İlçemiz sakinlerinden Tahsin Doğan ‘ın  çıkartmış olduğu “Ezelinden  Günümüze Saraykent “ adl ı kitaptan yararlanılmıştır . Mustafa Uslu ‘nun  Yozgat ninnileri adlı çalışmasından yararlandım .Babam ,Annem ve Aile büyüklerim başta olmak üzere bir çok kişiden yararlandım .

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ninni nedir? ninnilerin tasnifi, ninnilerin sınıflandırılması ve Yozgat yöresinde ninniler üzerine...

Ninni nedir?  Tasnifi ve sınıflandırılması      Ninni ; Anne  ile  çocuğun  ahengini ,birliğini ,yakınlığını ve  uyumunu  sağlayan  ninniler tarih boyu  hemen her  toplumda  var olmuş müzik değeri  taşıyan  edebi  örneklerdir. Ninni  sözü, Divan’ ü Lügati ‘t-Türk ’te ”balu  balu “sözü ile karşılanmış ve bu kelimeye ; “ Kadınlar beşikte çocuğu uyutmak için söylerler.”karşılığı verilmiştir .Amil Çelebioğlu  : “En az  iki –üç  aylıkken üç dört  yaşına  kadar  annenin çocuğuna,onu  kucağında ,ayağında  veya beşikte  sallayarak  daha çabuk ve kolay  uyutmak için yahut ağlamasını susturmak için hususi bir  beste  ile söylediği ve o andaki halet-i rubiyesini  yansıtır mahiyette ,umumiyetle  mani türünde  bir  dörtlükten  meydana  gelen bir çeşit  türkülerdir “ demiştir . Ali Berat Alptekin ise : ”Ağlayan çocuğu susturmak veya uyku saati gelen çocuğu  uyutmak için anne kucağında , dizinde veya beşikte söylenen  ezgilerdir “.Doğan Kaya’ ya göre “ uyutulmaya çalışılan  çocuğa veya çocuğu hoplatı

Yozgat yöresinde; Atasözleri, deyimler ve özlü sözler

Yozgat yöresinde ; Atasözleri , deyimler ve özlü sözler...(•‿•) Yozgat Yöresinde Atasözleri  :  Sel gider,kum kalır. Eşeğin canı yanarsa atı geçer. Şubatın arpası ,martın körpesi  Uzaktan davulun sesi , goygun gelir . Dek duranın devesi ölmez . Devenin dişi avradın yaşı sorulmaz.  Sahla zamanı ,gelir zamanı . Eşek tavlanmakla yola gelmez . Islık eşeğin yaylasıdır.  Baskısız yoncayı el alır . Açma  kutuyu ,söyletme  kötüyü. Davar ;  kömünü  itsiz ,sahibini etsiz  bırakmaz. Yozgat  Yöresinde  Söylenen  Deyimler :  Maya süte katılır, ayrana katılmaz. Oğlan dayıya kız bibiye çeker . Sapı çok, denesi yok. Ölü eşek  nallı olur. Uzaktan gelenin eline bakarlar . Yine bohçanı açtırma bana . Yüz verdik astar isteme . Leblebiden nem kapar. Çapanoğlunun abdest suyu. Ardıç kadı ,çam müftü . İşin içinden çapanoğlu çıkar . El içinde vasiyet ettik ,ölmezsek olmaz. Dana papuç yiyor bunda bir iş var . Bir köyü eşeğe bindirir,üstüne de kendisi biner. Bir beziden iki ekmek çıkmaz. Dört diyor dokuz diyor ,

Ahmet Hamdi Tanpınar " Huzur Romanı Üzerine" ...

Ahmet Hamdi Tanpınar" Huzur Romanı Üzerine"... (•‿•) Yeni Türk Edebiyatı nın  ilk profesörü olan Ahmet Hamdi Tanpınar ,  adeta Huzur  romanı ile huzursuzluğun  romanını çizmiştir.   Tanpınar ,   romanı dört bölüme ayırmış ve  bu   bölümlere  karakterlerinin    isimlerini  vermiştir.   Bu isimler sırasıyla  İhsan,  Nuran , Suat ve Mümtaz dır .   Roman,   İkinci Dünya Savaşı nın  başlamasında bir gün öncesinde, başlayıp   bitmiştir.   Binevi  huzur    İkinci Dünya Savaşı na   doğru   ilerleyen dünyanın , fırtına   öncesi   sessizliğinde    geçer.   Roman da  geçmiş  şimdiki   zamanda  yaşanmıştır .  Huzur   iyi  bir  aşk romanı    olmasının   yanında,  bir  düşünce romanıdır .   Roman  Batılılaşma,   Modernizm   ve   Nihlizm   üçgeninde  ulusal kimlik arayışı işlenmiştir.   Yerini ve kendini     arayan    topluma   ayna   tutmaya   çalışmıştır.  Roman da  verilmek   istene  düşünceler,  İhsan   karakteri ile   verilmiştir.   İhsan   Batı   eğitimi   almış,  çağcıl bir    Osmanl